Sene 2013, aylardan Haziran. Sezen diyor yine ‘memleketime çoktan bahar gelmiştir, başakları şimdiden göğe ermiştir. Dağlarını gelincik basmıştır, yer gök ve yürek çiçek açmıştır’ lalalalallallalal! İlahi Sezen, sen insanı yaşatırsın! Aşka hizmetinde emeklilik yaşı olmayan kadın, satırlarıma seninle başladım. Kalbim kadar temiz bu sayfada bütün erkeklerini bambaşka aşklarla sevmiş bir kadın tahayyül ettim çünkü. Aklıma yine sen geliverdin. Sen de dilersen bir ara şeker şerbet muhabbetinle acı bir kahve içelim. Bir erkeği sevmeyi tepeden tırnağa anlat da tekrarımızı ağız tadıyla geçelim.
Travmalarınızı Yavaşça Yere Bırakın ve Teslim Olun, Bu Size Son Uyarımız
Hepimiz kadınız da bir Sezen olmadığımız ortada. Peki bütün kadınlar, erkeklerini aşkla seviyorlar mı dersiniz? Oklavayla sevenler Levent Kırca mizahının yerleşik öğelerinden de bir böreklik canı olan adamlar da yok değil. Kadını ızdırapla terleten şiddet erkeğe ne yapıyor, merak etmediniz mi hiç? Gözleri bu satırlarda gezinen erkekler varsa heveslerinin kabardığından eminim de kursaklarında kalacak; hiçbir erkek ızdırabın teriyle İsmail Türüt olmuyor, lütfen şimdi travmalarınızı yavaşça yere bırakın.
Yalçın Abi’nin yaşlandırma tekniği bile çaresizken sizin bu ‘kadından genç kalma’ haliniz karşısında, ben daha da bir şey demem. Üstelik bilin ki andropoza girince çıtır tavuk arayışına girmeseydiniz belki de saygı duyardık bizi yaşlandırırken sizi gençleştiren bu fast food merakınıza. Ama siz de çok iyi bilirsiniz ki paket yaptırıyorsunuz da patatesler eve gelene dek kayış gibi oluyor ve sostan bile para alınıyor pekala. Sağlıklı beslenin, gereksiz şişirmeyin kendinizi, bahçenizde taze nane, soğan, domates varken bu fast food merakı niye! Anlamadınız mı? Hah bir de şöylesi var ‘Kaçak et’ keserken diyorum bu besmele getirmek niye!
Şiddet mi demiştik? Mevzu erkek olunca etrafında Galatasaray’ın şampiyonluk turunu atmadan gelemedim işte mevzuya. ‘Dırdır’, işte silahımız, erkeğe yönelik şiddetin sembolü!  Çevreye verdiğimiz olumlu imajın yanı sıra ömrünüzü yiyen dırdırımız için özür dileriz içtenlikle. Ama ye ye bitmeyen bir ömrünüz var, n’olur buna da biraz sinirlenmemize izin verin. Göz altı torbalarımızda öteberi taşımış gibiyken biz, sizdeki bu delirten dirilik niye!
Kolayı var, çok konuşursak yapışın dudaklarımıza, kliplerde seviştikten sonra erkek gömleği giyip gezinen eli kahveli kadınlara özeniyor bile olabiliriz. Üzerinize afiyet haksızken üste çıkan olacaksak haksızken üstünüze çıkmamıza biraz da izin vereceksiniz.
Şşşş bu işler biraz böyle, kaslarımız zayıf, gücümüz yerinde değil ama erkeğe psikolojik şiddet bizim işimiz. Lütfen hak etmeyiniz. Sevgilerimle.

Hanımköy’ün Kurtuluş Etkinlikleri, Kutlu Olsun Tüm Hanımköylülere!
Maç günleri kadınından izin alamayan ama arkadaşlarını arayıp bir şeyler uyduran erkekler birleşseler ülkeyi ele geçirebilirler. Yani adeta dev bir güç çarçur oluyor. Bezelye ayıklarken içişleri bakanı, temizlik yaparken çevre bakanı, sevişirken aileden sorumlu bakan, hiçbir şey yapmadan kadının ağzına bakan ise yalnızca bakan, daha da niceleri.  Hay ben sizin hükümetinizi seveyim! Şaka bir yana, ‘hanımköylü’ dediğimiz bu insanların dünyayı kurtaracaklarını düşündünüz mü hiç? Kurtarırlar çünkü kadınlara bıraksan savaş olmaz zaten. Ve Hanımköylüler kadına bırakırlar. Siz hiç savaş nedeni anlayan kadın gördünüz mü? Pazarda tek kalan elbise için kavga eder o ama anlamaz insanlara kıyılan bir savaşın nedenini. Anlamasındır zaten, algılamasın ve bir ucundan tutmasındır. Kaç tane kadın diktatör duydunuz, kadın yatakta bile tutturmaz ayol ‘bunu istiyorum!’ diye, tuttursa daha iyi ya, tutturmaz işte. Göbek dansıyla dikkatleri yalnızca göbek deliğinin etrafında toplayabilen insandan bahsediyoruz, Hanımköylü olmak bir dikkat meselesidir yani. Karar mekanizması zayıf diye mutsuz olduğunu söyleyebilir miyiz mesela? Bana kalırsa Obama  Michelleköylü, siz daha neyin gücünden söz ediyorsunuz, bunun neresi kötü!
Michele Obama demişken birkaç kelam etmek isterim; Michele’in kocası da unutuyor mudur tanışma yıldönümlerini, omzu sürekli düşen tişörtü çekiştirip düzeltiyor mudur onun da ‘bey’i.. Michele de kirli sepetindeki pantolonların cebini karıştırıyor mudur ne var ne yok diye ya da aldığı bluzun fiyatını 50 dolar eksik söylüyor mudur herifine… Off bunlar hep soru işareti! Dünya oval ofislerin etrafında dönmesin ve ele avuca gelir düz ofisler yaratılsın diye, insanlığı Hanımköy kurulmuştur işte ve Hanımköylü iradeye bilerek teslim olmuştur, böyle düşündünüz mü hiç? Ayrıca siz hiç Popstar jürisinde oturmuş Bülent Ersoy görmediniz mi de güce karşı çıkmak gerektiğini düşünür oldunuz! Haklarınız sizindir o ayrı, sahip çıkınız ve alınız bilahare.
Şakalar bir yana gerçekler öbür yana ki herkes kendi süzgecinden geçirsin bunları. Ben kendi adıma çok umutluyum ki içinde bulunduğumuz dünya hala Sezen Cumhur Önal sözcükleriyle tarif edilebilir halde. Hanımköylüler, sahip çıkın dünyanıza. Ve kutlu olsun kurtuluşunuz yeniden, bu yıl da! Siz geleceğin İlhan İremlerisiniz, malumunuz o biraz kayıp da.


Op.Dr. Gökçen ERDOĞAN. Blogger tarafından desteklenmektedir.